8 Mart 2013 Cuma

Her günün anlam ve önemine ithafen; Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun!


2012 yılında tam 210 kadın öldürüldü, yüzde 22,2’si ayrılma veya boşanma, yüzde 10,5’i kriz ve işsizlik, yüzde 10,15’i ise kendi kararlarını kendileri vermek istediklerinden... 2011 yılında 121, 2010 yılında 180’di bu sayı...
                Yılda yalnız bir güne sıkıştırılmış, haydi bu gün de senin olsu bari, denilerek sadaka gibi verilmiş, haberlerde, gazetede, programlarda, reklamlarda birer cümleyle kutlanan kadınlar gününü en çok da kadınların kutluyor olması, Facebook, Twitter’da nezaketen kuru kuru ‘Kadınlar günü kutlu olsun!” yazılması çok garip geliyor bana; sanki kadınlar yalnız bugün şiddet görüyor, bugün öldürülüyormuş gibi...
                Ne oluyor ki bugün; acıyor mu erkekler kadınlara ve dövmüyorlar mı eşlerini, kızlarını, kız kardeşlerini... “Bugün öldürmeyeceğim seni, yarın öldürürüm.” mü diyorlar? Bugün; “Boşanma dilekçesini yazarken öldürüldü!”, “Polis daha iki gün önce koruma talebini reddetmişti!”, “Eski sevgilisi tarafından 6 yerinden bıçaklandı!”, “9 Yaşındaki kızını döverek öldürdü!”, “Annesini hastanelik etti!” gibi başlıklar görmeyecek miyiz, tatilde mi olacak bütün erkekler?
                Protestolar yapılıyor, imzalar toplanıyor, ünlüler fotoğraf çekimleri yapıyor, “Şiddete Hayır!” cümlesi internette, eldeki kağıtlarda, pankartlarda gezinip duruyor ama bir türlü zihinlerimize, kültürümüze yerleşemiyor! Somut hiçbir sonuç vermeyen boş uğraşların en başında kadınlar sözde kendi haklarını koruyor!    
                Biz kadınlar bir güne sığdırılacak, bir kaç saat ağızlarda gezinecek, ayak altında ezilecek kağıtlarda mahkum olacak, beş dakikalık haberlere sığacak kadar mı değersiziz?
                Sadece bugün mü, sadece kadınlar mı mahkum bunlara...
5 Haziran Dünya Çevre Günü; o gün kimse yere çöp atmıyor, zehirli gazları havaya salmıyor... Bir kaç ay önce feribota binerken yetmiş yaşlarında bir teyzeyi denize çöp attığı için uyardım ve iki metre önünde çöp kutusu olduğunu söyledim; “Terbiyesiz!” diye bağırdı bana, bir kaç hafta önce yere şişe atan bir adamı uyardım, “Zaten herkes atmış!” dedi. Gülüyorum halimize, yaşadığımız evren de bir güne sıkıştırılmış, bir kaç kağıt parçasında “Çevremizi Koruyalım!” sloganlarıyla hayat bulmuş ve hatta haberlere, gazetelere bile çıkmıyor, evimiz, yuvamız, havamız, suyumuz işte bu kadar değerli...
4 Ekim Hayvan Hakları Günü; gün geçmesin ki bir işkence haberi, kapatılan bir barınak haberi, sokak hayvanlarının öldürüleceği haberi düşmesin gündemin kenarına köşesine (göbeğine de değil) ama 4 Ekim’de hepimiz seviyoruz hayvanları, hepimiz besliyoruz, okşuyoruz... 5 Ekim’de yine zulüm, yine iteleme... Bir gün iskelede feribot beklerken bir kediyi itti yanımdaki kadın ayağıyla, iğrenerek baktı daha sonra, kedi yanıma gelince kucağıma aldım onu, “Pis şeyi sevmesene!” dedi, bu gibi kötü düşüncelerle, etrafımızdaki doğayı hor gören bakış açımızla biz ne kadar temiz, ne kadar sevilesiyiz ki?
Anneler, babalar ve sevgililer gününü hiç saymıyorum bile... En sevdiklerimizi, en yakınımızdakileri, bizim için her zorluğa katlanan, bir sürü fedakarlık yapan ailemizi yalnız bir güne, sırf satışlar artsın diye uydurulmuş bir güne sığdırıyoruz ufak bir hediyeyle...
                Bana bir diğer garip gelen şey ise; yalnız Ramazan ayında Somali’deki açlıktan bahsedilmesi, onlar için yardım toplanması, günlerce televizyonda açlıktan kırılan çocukların fotoğraflarının dönmesi, devlet büyüklerinin ve sanatçıların ziyaretleri... Ne sanıyor insanlar, yalnız Ramazan ayında mı aç oradakiler, diğer günler karınları tok sırtları pek mi yaşıyorlar?
                “19 Mayıs stadta kutlasın!” Twitter’da en çok konuşulan konu oldu ama stadlar yine boştu; ne komik...
                Doğum günlerimiz; varlığımızı, yaşadığımızı yalnız bir gün mü kutlayacak sevdiklerimiz?
                Yıldönümleri de aynı, öğretmenler günü de, doktorlar günü de, madenciler günü de...
                İnsanlar, doğa, hayvanlar, anneler, babalar, çocuklar nasıl bu kadar değersiz olabiliyor, sorunlarımız, özel günlerimiz nasıl anlamsız birer cümleyle geçiştirilebiliyor anlayamıyorum bir türlü...
                Pek çok değer boş birer güne dönüşüyor, kavramların ve duyguların içi boşalıyor ama kuru kuru söylenmiş bir “Kadınlar Gününüz kutlu olsun!” cümlesi hala anlamlı ve önemliymiş gibi görünüyor pek çok insana...
                Öyleyse eğer ne diyeyim; “Kadınlar Gününüz kutlu olsun!”
               

               
                

1 yorum:

  1. İnsanımız insanlıktan çıkmış sadece kendini insan olarak görüyor başkası insan değil,hele birde kadın ise masum ise Allah tan korkarak eşim diye saygı duyuyorsa,karşısındaki de kendini nemrut sanarak önüne geleni yapıyor,yazıktır,günahtır.İnsan karıncayı ezmekten korkar iken karşısındaki insanı acımadan döverek öldürüyor,çok haklısınız.Ondan sonra ramazanlık ta oruç tutu,bayram namazına herkesten önce koş,boşuna koşuyorsun kendini kandırıyorsun..

    YanıtlaSil