26 Haziran 2012 Salı

Yazmak... Yazmak... Ve yine, yeniden yazıyor olmak.

Bu aralar bloguma hiç uğramadığımı farkettim. Üçüncü romanımla haddinden fazla ilgilendiğimden sanırım. İlgileniyorum çünkü uzun zaman önce bitti ve artık yazılması gerekiyor, ağırlık ediyor aklımda, boşa taşıyorum onu oradan oraya, dördüncü romanıma gölge yapıyor. 

Devamlı aklımda ve artık bir yere bırakılması gerekiyor; Bir Ölünün Hayatı bitti çünkü, Melek artık Ali'nin meleği değil ve Melek de Ali'yi daha fazla sevemiyor. Ben artık Ali'yi sevemiyorum, Melek'i özleyemiyorum.

Artık Gönül oldum, yepyeni bir hikayeyi yaşıyorum. Sıcağa dönmeyen muslukları olan bir evde uyanıyorum, tercihsizim. Buzdolabım hiç olmadı... ve aşığım.

Bu aralar aklımda Gönül'den, Bir Ölünün Hayatı'nı yazmaya çalışıyorum.

Bir de yazmakla ilgili yazar oldum; nasıl yazdığımı ve nasıl olup da yazamadığımı, neden kelimelere ulaştığımı ve neyi konu aldığımı, ne zaman kaleme dokunduğumu, ne yazacağımı ve ne yazmam gerektiğini.

Bazı şeyleri yazmayı bırakıyorum, bazı şeylere yeni başlıyorum. Yepyeni maceralara atılıyorum. Aklımda birbirinden farklı onlarca proje... Sırf düşlediklerim, amaçladıklarım, yazmak istediklerim değil, diye haksızlık yapıyorum fikirlerime, hikayelerime ve görmezden geliyorum bazı roman olabilecek olayları.


Şimdi sabah oldu. Romanıma daldığımdan devam edememiştim dün gece, sabaha yazarım demiştim ama sabah da romanıma vermişim aklımı. Az önce bıraktım, hatta hala açık beni bekliyor dosya. O yüzden daha fazla uzatamayacak ve geriye dönüp dalacağım yine Ali'yle Melek'in dünyasına, rüyasına.

Sayfa seksen sekiz... Ali, Melek'in onu liseden beri sevdiğini öğrendi, biraz kırgın, biraz kızgın ve fazlasıyla üzgün şimdi. Ben de biraz kırgın, biraz kızgın ve fazlasıyla üzgünüm. Melek ağlamak istiyor, ben de ağlamak istiyorum. Geçiyor ama bu ortak hisler, uzaklaşmaya başlıyorum karakterlerden ve bu yüzden acele etmeliyim, yazılmalı artık bu roman çünkü ben bir yandan da artık Gönül'üm ve bu sıcakta tarlada çalışıyorum.